Etiket: Türkiye

  • Bloomberg: Erdoğan Nisan’da Trump ile buluşmak istiyor

    Bloomberg: Erdoğan Nisan’da Trump ile buluşmak istiyor

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’da muhtemelen Nisan ayı sonuna doğru gerçekleşecek bir görüşme organize etmeye çalıştığı belirtildi.

    Bloomberg’e konuşan yetkililer, Türkiye’nin Ukrayna’dan Suriye’ye kadar birçok konuda önemli söz sahibi olmak istediği bir ortamda, Erdoğan’ın Ankara ile Washington arasındaki stratejik ortaklığın güçlendirilmesini bölgesel istikrar için kritik önemde gördüğünü ifade ettiler. Yetkililer, ABD’nin Avrupa’yla olan müttefiklik ilişkisini gözden geçirdiği bir dönemde Türkiye’nin NATO’daki kilit rolünün özellikle önemli olduğunu belirttiler.

    Pazar günü Trump’la bir telefon görüşmesi yapan Erdoğan, S-400 alımı nedeniyle Türkiye’nin savunma sanayisine uygulanan yaptırımları kaldırmasını istedi. Erdoğan ayrıca Türkiye’nin F-35 programına yeniden dahil edilmesini ve yeni F-16 savaş uçaklarının satışının tamamlanmasını talep etti.

    “Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, iki müttefik olarak Türkiye ve ABD’nin işbirliğini yeni dönemde dayanışma içerisinde, sonuç odaklı ve samimi bir şekilde ilerleteceklerine inancının tam olduğunu dile getirdi” denilen açıklamada, “Bölgesel ve küresel gelişmelerin Türkiye ile ABD arasındaki istişareleri her konuda artırmayı gerekli kıldığı” belirtildi.

    Konu hakkında bilgi sahibi kaynaklara göre, Moskova ve Kiev arasında olası bir barış anlaşması için uluslararası görüşmeler devam ederken, Türk birliklerinin gelecekteki bir Ukrayna barış gücü misyonuna katılması da söz konusu.

    Savaş uçakları konusu masada olacak

    Kaynaklar, Türkiye’nin filosunu yenilemek için yeni F-16 savaş uçakları satın alma ve savaş uçağı motorlarını ortak üretme yönünde uzun süredir devam eden taleplerinin Erdoğan’ın gündeminde üst sıralarda yer aldığını kaydettiler.

    Türkiye 2021’den bu yana Lockheed Martin Corp.’tan 40 yeni F-16 uçağı satın alarak mevcut savaş filosunu modernize etmeye çalışıyor. Türkiye eninde sonunda kendi jetlerini geliştirmeyi umuyor ancak – özellikle de Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardından F-4 uçaklarının emekli edilmesini ve F-16’ların modernizasyonunu bu süre zarfında geçici bir önlem olarak görüyor.

    Trump’ın Türkiye’ye yönelik yaptırımları kaldırması halinde, Kongre’den Türkiye’nin en üst düzey savunma tedarik kurumunun ABD finans kurumlarından, askeri donanım ve teknolojiden yararlanmasını fiilen kesen yasadan feragat etmesini istemesi gerekiyor. Bu sayede Türkiye, Lockheed Martin tarafından üretilen beşinci nesil F-35 jetlerini satın alabilecek, ordusunun NATO ittifakının diğer üyeleriyle senkronize çalışabilmesini sağlayacak ve güneydoğu sınırındaki caydırıcılığını güçlendirecektir.

    İki ülke arasındaki bir diğer anlaşmazlık konusu da ABD’nin, Türkiye’nin PKK’nın uzantısı olarak gördüğü, Suriye’deki Kürt güçleri silahlandırması ve eğitmesi. Kaynaklara göre Türkiye, ABD destekli Kürt güçlerinin devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik son anlaşmanın güvenlik kaygılarını hafifletebileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içinde.

  • Ali Koç’tan Bloomberg HT’ye özel açıklamalar

    Ali Koç’tan Bloomberg HT’ye özel açıklamalar

    Ali Koç’un röportajda öne çıkan ifadeleri şunlar oldu:

    Otomotiv bizim biliyorsunuz bugünkü durumumuza gelmemizdeki en önemli kolonlardan biri. Bir masa bir kasa bayilikle başlayan yolculuk çok önemli mihenk taşlarını geçerek bugünkü noktaya geldi.

    Ford Otosan’ın toplam 1 milyona yakın üretim kapasitesi var. Bununla beraber Avrupa’nın en büyük ticari araç üretim merkezi. Ford Motor Company’de elektrifikasyon sürecindeki modellerin üretim yeri oldu.

    Dolayısıyla hem Avrupa otomotiv sektöründe hem de Ford’un global dünyadaki yerinde yerimiz çok daha kilit bir hale geldi. Bu da yaptığımız işleri doğru yaptığımızın göstergesidir.

    Romanya’da olduğumuz için Romanya’yı konuşalım. Neden Romanya’ya geldik? Çünkü yaptığımız işleri daha iyi yapabilmek için genişledik. Romanya’yı almamızla beraber oradan bir model buraya geldi. Orada kapasite açtık, başka modeli koyduk. Dolayısıyla bu büyüme Craiova için de tamamıyla Ford Avrupa’nın ürettiği bir yerdi.

    Romanya’nın tarihinde ilk ürettiği tam elektrikli birinci, ikinci, üçüncü aracın lansmanını yaptık. O yüzden 2025 senesine Türkiye pazarı olarak bakarsak aşağı yukarı 1 milyonun üstünde, civarında, geçen senekine benzer bir seyirde olacak. Bizim için önemli olan hep 1 milyonun üstünde pazar sağlayabilmek. Türkiye’de 1 milyona gelmek için çok uğraştık, sonra düştük. Git geller yaşandı. Ama bizim ülkemizde pazarın 1 milyonun üstünde olması gerekiyor. Pazar miksleri değişiyor. Binek araç, ticari, araç, hibrit araç, elektrikli araç, içten yanmalı araç mikslerde değişiyor Türkiye’de ve Avrupa’da. O yüzden evet bugün büyüğüz. Pek çok rekabet avantajımız var. Ama otomotiv sektörü de bir dönüşümden, hatta bir nebze hasta olduğu bir dönemden geçiyor diyebiliriz. İleriyi görmek eskiye nazaran daha zor.

    “Romanya’ya 2002’de Beko ile geldik”

    Romanya AB’nin son üyesi, tebrik edelim artık tam üyelik oldu. Dolayısıyla AB’de olmanın avantajı var. Üretim maliyet avantajı var. Yatırıma dostane bir yaklaşım var. Tabii ulaşım altyapısında düzelmesi gereken şeyler var. Ama genel olarak baktığınızda Türkiye’ye yakınlığı, AB üyesi olması ve üretimdeki maliyet avantajlarıyla ve Türkiye’den gelen yatırımcılara dost bir ülke olması açısından avantajları var.

    Buraya 2002’de Beko ile geldik. Buranın Beko’sunu satın aldık. Bizim yaptığımız en başarılı dış yatırımlardan biriydi. O zaman bir buzdolabı fabrikası almıştık, 300 bin kapasiteli. Bugün geldiğimiz noktada ayda 1,9 milyon kapasitesi var. Çok başarılı olunca yeni bir fabrika yatırımı yaptık. O fabrika yatırımı da çamaşır makinesi, 2,2 milyon kapasitesi var. Üretimde yüzde 80’ini her iki fabrikadan yurt dışına satıyoruz. Dolayısıyla ihracat açısından da Romanya ekonomisine katkıda bulunan bir şirket. Böyle başladık, zaman içinde hem Beko’nun kendi içinde hem Ford’la yaptığımız anlaşma çerçevesinde işlerimiz büyüdü. Onun üstüne güneş enerjisi yatırımı yapıyoruz. Lisans alan fabrikayı satın aldık. 150 milyon euroluk, 214 MW’lık yatırım Mayıs’ta başlıyor.

    Bununla beraber Otokar çok önemli bir savunma sanayi projesine imza attı. Ondan önce yakın zamanda 400 otobüslük ihale aldık, öyle girdik. 1059 araç üreteceğiz, 4×4’ Cobra’lar. Onların da 700 küsuru burada üretilecek. Dolayısıyla üçüncü bir üretim tesisini birlikte yapacağız. O yüzden orada da çok motiveyiz.

    Bununla beraber ödeme sistemleri şirketimiz Token’ı buraya getirdik. Merkez Bankası’ndan gerekli izni aldık, yanılmıyorsam bunu yapan ilk firmayız. Lojistik işleri yapan satın alma şirketimiz Zer burada büyüme alanında, Zer fabrikamız da burada bir şirket kurdu. Son olarak da uygun bir arazi bulduğumuzda 100 milyon euroya yakın bir sağlık sektörü yatırımımız olacak.

    Böyle baktığımızda Türkiye’ye yakın ve güzel işlerin genişleme alanı olarak Romanya bize çok uydu. Biz bunu yıllar önce Bulgaristan’da denemiştik. Migros’ları açmıştık, telekoma bakmıştık, Opet girmişti. Romanya’da istediğimiz sonuçları alıyoruz. Onun için de burada hem devlet kademesinde emeği geçen kamu görevlilerine hem de ilgili bakanlıklara ve sayın Başbakana özellikle teşekkür ederim. Türkiye için doğal ve stratejik bir büyüme alanı oldu. Sadece Koç için değil. Şu anda burada 19 bin küsur Türk şirketi var. Bunların yatırımı 8 milyar euroyu geçmiş. Dolayısıyla tüm özel sektör için önemli bir alan oldu burası.

    “Biz bir otomotiv merkezi, mükemmeliyet merkezi üretim yeri olduk”

    Son 5-6 yılda aşağı yukarı 10 milyar euroluk yatırım yaptık. Yüzde 95’i Türkiye’de.

    2000’lerin başına dönelim. O dönemden bu yana sadece Koç tarafı değil Türkiye otomotiv sektörü müthiş bir hamle yaptı. Biz bir otomotiv merkezi, mükemmeliyet merkezi üretim yeri olduk. Hükümet stratejisi, yani bütün değer zincirinin topyekûn geliştiği, ülkemizde imalat yapan markaların dünyadaki işlerine mal veren bir yan sanayimiz oldu. Dolayısıyla biz büyüdükçe yan sanayi büyüdü. Şimdi ilk defa 10 kritik en önemli yan sanayimiz, bu yatırımdan dolayı sınır ötesi yatırım yaptı. Dolayısıyla Türkiye’de şu an 5 marka var. TOGG’la beraber 6, ayrıca Çinlilerden BYD geliyor 7 marka oluyor. Türkiye otomotiv sektöründe bir rekabet avantajı yarattı.

    Gelelim bugüne. Demin hasta dedim. Aslında gelecek tahminleri konusunda bir öngörülebilirlik yok. Sektörün nereye gideceği, elektrifikasyon ve otonom araçların nereye kadar gidebileceği, içten yanmalıların ne kadar devam edeceği, işte binek tarafında SUV’ların aynı şekilde.

    Bir sürü uçan arabalara kadar bir sürü konunun tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki 10 yıl içinde otomotiv sektörünü nereye evrilecekse, biz bugün ne konumdaysak Türk otomotivcileri olarak sektörün gittiği yeni aynı noktada olmamız gerekiyor. Bunun için de mühendislik kabiliyetleri çok önemli. Verimli üretim, maliyetleri düşük üretim, inovasyon çok önemli ve Türkiye artık mühendislik satar konuma geldi. O yüzden önümüzdeki 10 sene içinde sadece Koç Grubu için değil tüm sektör için söylüyorum. Çok iyi okumamız lazım geleceği. Çok iyi pozisyonlanmamız lazım ve temsil ettiğimiz markaların vazgeçilmez konumundaki partnerleri olmamız gerektiğini düşünüyorum. Biz Ford’da o hale geldik. Çok da güzel bir ortaklığımız var. Yakında da 100’üncü yılımıza geleceğiz. O yüzden geleceği iyi okumak, iyi anlamak ona göre de pozisyon almak çok çok önemli ülkemiz için.

    “Türkiye’nin ilk entegre üretim tesisini yaptık”

    2021-2026 arası 2 milyar yatırım yapacağız dedik, bunun yüzde 95’ini yaptık. Dolayısıyla tamamlandı diyebiliriz. Ne oldu peki biz bu yatırımları yaptıktan sonra. Üretim kapasitemiz 612 bine geldi. 6,2 milyar ihracat yaparken 9,4 milyar geldik. 12 bin kişi çalıştırırken, 19 bin kişi çalışır hale getirdik. Türkiye’nin tam ful elektrikli ilk aracını yaptık.

    Ford’un Avrupa’daki tam elektrikli iki aracını yaptık. Yeniköy Fabrikamızın kapasitesi 4 misline çıktı. 110 binden 405 bine geldi. Ford’un Avrupa’daki elektrikli araç üretim merkezi haline geldik. Zaten ticari araçta öyleydik. Dolayısıyla doğal bir uzantısı olarak bu hale geldik. ​Aslında bizim gibi hem içten yanma hem hibrit hem full elektrik aynı tesiste yapan çok az yer var veya yok. Türkiye’de tekiz. Bu yüzden bu yatırımlar çok çok önemli. Ve Türkiye’nin ilk entegre üretim tesisini yaptık. Demin söylediğim gibi hem içten yanmalı hem hibrit hem elektrikli ama daha da önemlisi bizi heyecanlandıran batarya montaj tesisimizi yaptık.

    Son olarak da zaten, başarıların bir taçlandırması diyelim: Biliyorsunuz dünyada bir sürü marka birbirleriyle iş birliğine gidiyorlar. Belli modelleri belli platformlar üzerinde beraber üretiyorlar. Biz de Volkswagen’nin bir tonluk minibüsünü Türkiye’de üretiyoruz. Ford’un ve Volkswagen’in yaptığı anlaşma çerçevesinde.

    “Elektrifikasyonda bir yavaşlama var”

    Uzun vadede etkileri, yıllardır otomotiv sektörü Türkiye’nin ihracat lideri, istihdam lideri. Öyle baktığınız zaman bu konumu korumak ve geliştirmek zincirleme Türk ekonomisine katkılar sağlayacak.

    Şimdi, bir kere biz kendi başımıza plan yapmıyoruz. Ben Ford tarafındayım. Ağabeyim Fiat-Stellantis tarafında. Bizde de böyle bir Çin Seddi vardır. Ben orada olup biteni fazla bilmem, o da bizde olup biteni fazla bilmez. Ama elektrifikasyon işinde 5-6 sene geriye gidersek yaptığımız 5 yıllık tahminlerde güçlü tahmin yapıyorduk. Şimdi geldiğimiz nokta itibariyle yaptığımız 5 yıllık tahminlerde yüksek tahmin yapmaya başladı sektör. Çünkü elektrifikasyonda bir yavaşlama var kim ne derse desin. Bunun pek çok sebebi var. Bunlardan bir tanesi araçlar pahalı şu aşamada tabii ki ucuzlayacak. İkinci el değerleri beklenenin biraz altında. 350-400 kilometre bunların menzili var. Günde 40, 50 kilometre menzile ihtiyacı olan kişi bile menzil endişesi yaşıyor bu işlerde. Range anxiety dediğimiz konu var. Bununla beraber de tabii zaman zaman yangın riski oluyor. Bir de şarj altyapısı henüz gelişmediği için böyle bir frene basılıyor. Tabii Çin tehlikesi de bangır bangır geliyor. Ülkemizde bir sürü marka bayilikler kuruyor.

    BYD yatırım yapıyor. Üretim tesisi yapacak. Cherry’nin Samsun’a geleceğiyle haberler var. Bunlar Türkiye için çok iyi şeyler. Ama ileriye dönük baktığımız zaman pil teknolojisinden araba dizaynından pazar paylarına kadar çok şey değişecek. Köprünün altından çok sular akacak. Ama şu an biraz frene basılmış vaziyette. Regülasyonların bir nebze değişmesi gerekiyor. Burada otomotiv sektörünün parçası olmayan elektrik fiyatları çok çok önemli. Burası için de Romanya için de önemli elektrik fiyatları. Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği üretimi arttıracak teşvikler vermesi gerekiyor. Yani, kullanıcıya da teşvik vermesi gerekiyor. Üreticiye de teşvik vermesi gerekiyor. Altyapıyı geliştirmesi gerekiyor, elektrik fiyatlarına destek olması gerekiyor. Başka türlü hedeflenen rakamlara bugünün konjonktüründe gelmenin kolay olmayacağı gözüküyor.

    “Ford’un en önemli ortaklığı, en başarılı ortaklığı bizle yaptığı ortaklık”

    Şimdi söz konusu Koç’sa çok fazla fitne, iftira, yalan-yanlış bilgi, yalan-yanlış iddialar var. Borsada bir hareket oluyor biz suçlanıyoruz, TÜSİAD’a bir şey oluyor biz hedef gösteriliyoruz. Yurt dışına yatırım yapıyoruz yok ülkeden kaçıyor diyorlar. Ne yazık ki öyle bir ülkede yaşıyoruz ki gerçekleri söyleyenler gerçek söylediğini ispatlamak zorunda kalıyorlar. Halbuki yalan söyleyenler, bilerek yanlış iddiada bulunanlar iddiaları ne yazık ki kamuoyunda tutabiliyor. Sen de bunu çabalıyorsun, bu kadar işin içinde, bu kadar yatırım, bu kadar sorumluluk, bu kadar sorun içinde bir de gerçek olmayan şeylerin gerçek olmadığını ispat etmek için uğraşıyorsunuz. Demin de ifade ettiğim gibi biz mesela Ford Otosan’a bakarsak bizim yatırım genişlememiz var buraya. Türkiye’de durup buraya gitme diye bir şey yok. Yok efendim Ford bizden hisselerini alacakmış, yok efendim Ford Koç’la ortaklığından memnun değilmiş. Bunların hepsi hurafe. Ford’un en önemli ortaklığı, en başarılı ortaklığı bizle yaptığı ortaklık. Dünyada baktığınız zaman.

    “Hukuk çok önemli”

    Bu çok hem vakit alıyor, hem enerji alıyor. Doğrudan anlatmaktan dolayı. Demin de dediğim gibi bizim 10 milyar dolar yatırımımızın %95’ini kendi ülkemize yapmışız. Bizim ülkemizin sınırlarının dışına çıktık. Ülkemizde yaptığımız iyi işleri başka yerlere genişleterek yapmak sadece bir gurur kaynağı olmalıdır Türkiye için. Başka şirketler için de aynı şey geçerli. O yüzden ben hem bunu başkanlığını yaptığım spor kulübünde hem de başkan yardımcılığını yaptığım şirketimizde ne yazık ki yoğun bir şekilde, artan dozda, artan ağırlıkta muhatap oluyoruz, yaşamak zorunda kalıyoruz. Üzülerek yaşamak zorunda kalıyoruz. Ama bizim ülkemiz ne yazık ki, başka ülkelerde nasıl bilmiyorum, sosyal medyada köpürtülen konularla ilerleyen, pek çok konuda bunlarla yönetilen, bilhassa hukuk konusunda bir noktaya geldi.

    Üzülerek söylüyorum. Yani burada, buraya yatırımcı olarak geliyoruz, anlatıyoruz neler yaptığımızı, şimdi yatırımcı olarak önümüzü görebiliyoruz diyoruz. Bizim ülkemiz çok daha büyük imkanlar var, ülke yatırımcısı, yabancı yatırımcı için. İnsana, ülkeye baktığın zamanda öngörülebilirlik çok çok önemli. Hukuk çok çok önemli.

    Hukuk sistemi çalışmayan ülkelere yatırımcı çekmek kolay olmuyor. Hiç kolay olmuyor. Bizim ülkemiz o kadar güzel bir ülke ki devletimizin yaptığı teşvikler, bence teşvikte belki de herkesten daha iyi durumdayız. Zaten potansiyel olağanüstü bir potansiyel. Vehbi Koç bize hep şey derdi: ‘Allah bize dünyanın en güzel ülkesini vermiş, yeterince kıymetini bilmiyoruz’ derdi. Bizim ülkemizde helvayı yapacak her türlü malzeme var. Çok şanslıyız. Müthiş ülkemiz var. Kültürüyle, coğrafyasıyla ama daha önemlisi ticari potansiyeliyle. Bir de devletimizin verdiği olağanüstü teşvikler var. Ama yatırımcı kendini güvende hissetmek istiyor. Yatırımcı önünü görebilmek istiyor. Yatırımcı yaptığı planları kısa aralıklar içinde revize etmek zorunda olmak istemiyor. Dünyada müthiş bir para var. Gidecek liman arıyor. Biz müthişiz. Dünyadaki yeni güçlerin, yeni kuralları, yeni ortamı dizayn ettiği bir ortamda batının özellikle Amerika’nın Çin ile olan sıkıntılarını biliyorsunuz. Bizim Batı ile Çin’in yaptığı ticaretin büyük kısmına talip olacak her türlü imkânımız, avantajımız, her şeyimiz var. Büyük fırsat sunuyor şu an içinde bulunduğumuz konjonktür. Tehlikeler de sunuyor başta bölgesel savaşlar olmak üzere ama bununla beraber özellikle ticari anlamda da politik konularda da müthiş fırsatların barındığı bir dönemden geçiyoruz. Onun için bizim daha büyük düşünmemiz lazım ülke olarak.

    “Ölçek yakalamak çok çok önemli”

    Şimdi demin de dediğim gibi nasıl bir Volkswagen ile bir tonluk minibüste işbirliği yaptık. Iveco da kamyon için bizimle işbirliği yapıyor. Çünkü ölçek yakalamak çok çok önemli. Daha bir ritim yapmak çok çok önemli. Mesela yeni regülasyon değişti. Kabinde olan kişi her yeri görmek zorunda. O kabinin redesign olması demek. Bir kabinin yeniden tasarımı edilmesi yüzlerce milyon dolar yatırım demek. Şimdi Iveco ile beraber üreteceğiz. O yüzden ben çok olumlu buluyorum. Ford aslında kamyon işini uzun zamandır odağından çıkardı. Türkiye’de biz izin aldık. 20 yıllık bir anlaşma yaptık, işi büyütüyoruz. Avrupa’da bazı yerlerde yüzde 6’lar, 7’ler, 8’ler pazar paylarımız var. Türk arabası, Türk markası deniyor. Belki Türk markası değil Ford, FordTrucks ama A’dan Z’ye Türk mühendislerinin geliştirdiği kâğıttan üretime kadar bir araç. Çok da iyi gidiyor nazar değmesin. Iveco ile dediğim gibi maliyet avantajları beraber dizayn yapmak için çok çok önemli. Ve biz geriden geldiğimiz için herkesten daha dinamik, daha inovatif, daha verimli olmamız gerekiyor. Ben o işten son derece memnunum. İleriye dönük de Ford Otosan finansallarını çok olumlu etkileyecek bir iş söz konusu.

  • Erdoğan, Trump ile görüştü

    Erdoğan, Trump ile görüştü

    İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

    Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, Türkiye ile ABD ikili ilişkileri, bölgesel ve küresel konular ele alındı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan görüşmede, iki müttefik olarak Türkiye ve ABD’nin iş birliğini yeni dönemde dayanışma içerisinde, sonuç odaklı ve samimi bir şekilde ilerleteceklerine inancının tam olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bölgesel ve küresel gelişmelerin Türkiye ile ABD arasındaki istişareleri her konuda artırmayı gerekli kıldığını, ABD Başkanı Trump’ın Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesi için kararlı ve doğrudan inisiyatif alan adımlarını desteklediklerini, Türkiye’nin savaşın en başından beri adil ve kalıcı barış için gayret gösterdiğini ve buna devam edeceğini belirtti. Cumhurbaşkanımız Erdoğan görüşmede, Suriye’de istikrarın yeniden sağlanması, yeni yönetimin işlevsel kılınması ve normalleşme için Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılmasına birlikte katkı sunmalarının önemli olduğunu, bunun Suriyelilerin yeniden yurtlarına geri dönmelerine imkan sağlayacağını ifade etti. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ABD’den yeni dönemde teröre mücadele konusunda, Türkiye’nin çıkarlarını gözeten bir anlayışla adımlar beklendiğini, savunma sanayii alanında iki ülkenin iş birliğini geliştirmek için CAATSA yaptırımlarının sonlandırılması, F-16 tedarik sürecinin neticelendirilmesi ve F-35 programına Türkiye’nin yeniden katılımı konularının sonuçlandırılmasının gerekli olduğunu belirtti.

  • Bakan Uraloğlu: 5G’de ihale sürecini başlattık

    Bakan Uraloğlu: 5G’de ihale sürecini başlattık

    Bakan Uraloğlu, Ulaştırma Bakanlığının himayelerinde Albayrak Grubunun öncülüğünde düzenlenen Ulaşım ve Altyapıda Türkiye Yüzyılı Zirvesi’ndeki konuşmasında son dönemde yapılan çalışmalar ve hayata geçirilecek projeler hakkında bilgi verdi.

    Ulaştırmaya yapılan yatırımların, ulaştırma yapılarının kişilere ve ülkelere katkıları hakkında değerlendirmelerde bulunan Uraloğlu, Türkiye’nin 2002 yılından başlayan süreçte özellikle ulaştırma ve altyapı noktasında önemli hamleler yaptığını söyledi.

    Uraloğlu, “Ulaştırma ve altyapı alanında 23 yılda yaklaşık 290 milyar dolarlık ülkemize yatırım yaptık. Bölünmüş yollardan tutun, 26 olan havalimanı sayısını 58’e çıkarmaya kadar, ülkemizi yüksek hızlı tren işletmeciliği konforuyla tanıştırmaya kadar, denizcilik noktasında geldiğimiz seviyeye kadar, haberleşmeye kadar birçok iş yaptık yapmaya da devam ediyoruz. Doğru işler yaptık, doğru işler yapmaya da devam edeceğiz.” diye konuştu.

    Türkiye’nin gelecek hedeflerini anlatan Uraloğlu, İstanbul’da yapılan projeler ve çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi.

    “Kalkınma Yolu, Türkiye’nin bir ticaret koridoru olma konumunu daha güçlendirmiş olacak”

    Bakan Uraloğlu, konuşmasında Kalkınma Yolu projesinde gelinen noktaya da değindi. Bu alanda önemli çalışmalar gerçekleştirildiğinin ve projenin öneminin altını çizen Uraloğlu, şunları kaydetti:

    “Kalkınma Yolu Projesi kıymetli bir proje. Dünyada çok ciddi şekilde artan bir ticaret yükü var, bunun da taşınması lazım. Dolayısıyla hani bazen şu hesap yapılabiliyor; ‘Ya bu nerenin yükünü alacak?’ Bir yerin yükünü alması bile gerekmiyor, artan yükü alsa bile orada bir kapasite var. Kalkınma Yolu, Türkiye’nin bir ticaret koridoru olma stratejisini, konumunu daha güçlendirmiş olacak. Bunlar sadece bir yükün taşındığı koridorlar değil aynı zamanda stratejik anlamda da ülkemizin ya da geçtiği ülkelerin güçleneceği yapılardır.

    Burada dörtlü bir grup var, önce Irak’la biz başladık, sonra Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil oldu. Bir mutabakat zaptı imzaladık, ufak tefek eksikler var ama projenin bittiğini söyleyebilirim. Şimdi yönetim modeli ve finansman modelinde yoğunlaştık, çalışıyoruz. Uluslararası finansman getirme noktasında bir gayret içerisindeyiz, bu sene başlarsak iyi iş yapmış oluruz. Değişen, gelişen şartlara göre vaziyet almamız elbette söz konusu. Şimdi bir Suriye var yanımızda, biz Kalkınma Yolu koridoruna Suriye’yi de bağlarız diye düşünüyoruz.”

    “İstanbul için 1004 kilometrelik raylı sistem ihtiyacımız var”

    Suriye’deki son durum ve gelecek çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulunan Uraloğlu, Suriye’de yeni yönetimin göreve gelmesi sonrası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tüm bakanlara Suriye’nin toparlanması ve kalkınması için ne gerekiyorsa yapılması talimatı verdiğini anımsattı.

    Uraloğlu, bu çerçevede kendilerinin de gerekli tüm çalışmaları yapacaklarının altını çizerek, Suriye’de gerekli tespitleri, havacılıkta planlama yaptıklarını, diğer alanlarda da gerekli olan her türlü çalışmayı yapacaklarını söyledi.

    İstanbul’un metro ağına ilişkin bilgi veren Uraloğlu, şunları söyledi: “Günlük nüfusu 20 milyonlara varan bir mega şehirden bahsediyoruz. Bütün şehirlerimiz için aynı şeyi konuşabiliriz ama burası elbette en yoğun, en üst seviyede. Bir kere neye ihtiyacımızın olduğunu doğru tespit etmemiz lazım. Bu tespiti yaptıktan sonra da gereklerini yapmamız lazım. Bir kere İstanbul gibi bir şehirde siz artık ulaşım ihtiyaçlarını yer üstünden çözemezsiniz, böyle bir imkan yok, yer altına inmemiz, yer altından çözmemiz gerekir bu ihtiyacı. Elbette yeni kara yolları yapacağız ama ana çözümler mutlaka bizim metro hatları raylı sistemlerle olmak durumunda. Her türlü, bu anlamdaki ulaştırma, ulaşım planlarını biz onaylıyoruz. İstanbul için de yaptığımız çalışmaya göre toplam 1.004 kilometrelik bir bizim raylı sistem ihtiyacımız var, yaklaşık şu anki rakam aşağı yukarı 380 kilometre diyelim, bunun üzerine yaklaşık bir 600 kilometre civarında daha metro yapmamız lazım ki İstanbul’un dertlerini çözelim.”

    Metro hatları ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Ulaştırma Bakanlığında onay bekleyen hiç bir projesi olmadığının altını çizen Uraloğlu, gerekli onayları verdiklerini, İstanbul’un trafik sorunun çözülmesi için onaylanmış projelere bir an önce başlanması gerektiğini dile getirdi.

    “5G’de ihale sürecini başlattık”

    Bakan Uraloğlu, 5G’de gelinen noktaya ilişkin, “5G mi 5,5G mi olacak onu da konuşuyoruz ama ihale sürecini başlattık. Bu sene ihalesini yaparak 2026’da genel anlamda yaygınlaştırmaya sinyal almaya başlayacağız. Bunu beklemekteki amacımız, biraz daha yerliliğini geliştirmek hem de dışarıdan alacağımız ekipmanları daha doğru fiyatla almak.” diye konuştu.

    En son 34 noktada 5G deneme lisansı verdiklerini, 2 yer daha ilave ederek, bunu 36’ya çıkardıklarını bildiren Uraloğlu, 5G teknolojisinin pratikte 10 kat hız kazandıracağını anlattı.

    Uraloğlu, “Dünyadaki 11 uydu üreticisinden birisi olduk ve biz yaptık, Türk mühendisleri yaptı. Uydu üretimini sadece ülkemiz için değil bütün dünya için yapıp satma noktasında pazarlama çalışmalarımıza da başladık.” dedi.

    “Türkiye’deki fiber altyapıyı 800 bin kilometrelere çıkarma çalışması içindeyiz”
    Türkiye’de şu anda yaklaşık 580 bin kilometre fiber altyapı olduğuna işaret eden Uraloğlu, bunu 800 bin kilometrelere çıkartma ile ilgili bir çalışma içinde olduklarını söyledi.

    Uraloğlu, hız konusunda yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki süreçte hem 5G’ye geçiş, hem Türk Telekom’un imtiyazı ile ilgili devam eden süreçte daha fazla yatırım yapıp buradaki durumu daha yukarıdaki seviyelere eriştirmiş olacağız.” bilgisini verdi.

    “Türkiye’de internette geçirilen günlük zaman yaklaşık 7 saat”

    Çocukların ve gençlerin hedef alındığı bazı uygulamalar ve oyunlar hakkında görüşleri sorulan Uraloğlu, “Dünyada internette geçirilen günlük zaman ortalama 6,5 saat iken Türkiye’de yaklaşık 7 saat. Türkiye’deki sosyal medya platformlarının tamamı temsilci atadı, bu kıymetli ama yeterli değil. Hem insanımızı, hem özellikle de gençlerimizi koruma noktasında yapmamız gerekenler var.” ifadelerini kullandı.

    Bakan Uraloğlu, bu anlamda toplumu koruma refleksi göstermek gerektiğini belirterek, “Yasaklayıcı bir tavırla değil, eğitici, toplumdan gelen talepleri de dikkate alarak, bizim kültürel ve inanç noktasındaki değerlerimizi dikkate alarak bir çalışma içindeyiz, bu sene bir mesafe alacağımızı söyleyebilirim.” şeklinde konuştu.

    16 yaş altına sosyal medya düzenlemesinde gelinen noktaya ilişkin bilgi veren Uraloğlu, “Önümüzdeki hafta finale doğru giden bir toplantı yapacağız. Sosyal medyada yapılan dezenformasyon ve yanlış bilgilendirmeleri bir birey hangi yaştan sonra daha doğru değerlendirebilir, nasıl muhakeme edilir konusunda 13 değil de 16 yaşın daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada da genel bir konsensus sağladık. Yaptığımız bir araştırmada 16 yaşı ailelerin yüzde 79,4’ü destekliyor, doğru buluyor, dolayısıyla biz bu düzenlemeyi yapacağız, bu sene bunu hayata geçirmiş olacağız.” ifadelerini kullandı.

    Bunun platformlar tarafından işleyişte nasıl hayata geçireceği yönünde teknik bazı sıkıntılar olsa da bunların da aşılacağını dile getiren Uraloğlu, sosyal medya platformlarının yetkililerinin özellikle geçen dönemde Instagram’a erişim engeli getirilmesinin ardından, Türkiye’nin hassasiyetleri noktasında daha dikkatli olduğunu, Türkiye’nin istediklerini yaptırması konusunda elinin güçlendiğini söyledi.

  • Bloomberg Businessweek Türkiye’nin 72. sayısı çıktı

    Bloomberg Businessweek Türkiye’nin 72. sayısı çıktı

    Bloomberg Businessweek Türkiye’nin 72. Sayısı Yayında!

    işte öne çıkan başlıklar…

    Kapak Konusu: TikTok’un? pusulası nereyi gösteriyor?

    Aylık 1 milyar aktif kullanıcı sayısına ulaşan TikTok ortalama 90 dakika kullanıcı süresi ile de bu alanda oldukça hızlı bir büyüme performansına imza atıyor.

    Üstelik Çin menşeili platform, bu rakamlara sadece beş yıl içerisinde ulaştı. Nasıl oldu da bu platform kendinden çok daha önce yola çıkan sosyal ağların ulaştığı rakamları çok daha kısa sürede yakaladı? Kuşkusuz bunun en önemli nedeni TikTok’un kullanıcıların ilgi alanlarını tespit ederek bu alana uygun içerikler paylaşması. Kiminle arkadaşlık ettiğinizin ya da kimi takip ettiğinizin önemi olmaksızın TikTok ilgi duyduğunuz içerikleri önünüze getirerek dakikalarınızı hatta saatlerinizi telefona bakarak geçirmeniz sağlıyor. Peki bu ayrıntının içerik üreticisi, tüketiciler ve markalar için ne önemi var? TikTok Türkiye, Orta ve Güney Asya Küresel İş Çözümleri Lideri Barış Aldanmaz, Bloomberg Businessweek Türkiye için anlattı.

    Devamı Bloomberg Businessweek Türkiye’de!

    Dünyanın en saygın ekonomi dergilerinden Bloomberg Businessweek artık Bloomberg HT ekibi tarafından hazırlanan içerikleriyle Türkiye’de! Türkiye ve küresel piyasalarda tüm olup bitenler, hisse senedinden para politikasına hiçbir yerde bulamayacağınız analizler, içerikler ve iş dünyası temsilcileriyle özel röportajlarla Bloomberg Businessweek Türkiye, e-dergi formatı ve yenilenen içeriğiyle yayında!

    Tüm içeriklere erişmek için tıklayınız.

  • Minguzzi ailesinden Türkiye’yi ağlatan sözler: ‘Ahmet hepimiz için kurban oldu’

    Minguzzi ailesinden Türkiye’yi ağlatan sözler: ‘Ahmet hepimiz için kurban oldu’

    İstanbul’da, İtalyan şef Andrea Minguzzi ile çellist Yasemin Akıncılar Minguzzi’nin 14 yaşındaki oğlu Mattia Ahmet Minguzzi, bıçaklı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmişti. İlk kez Kanal D’de “Neler Oluyor Hayatta” programına katılan acılı anne ve baba önemli açıklamalar yaptı.

    “O GÖRÜNTÜLERİ İZLEYEMEDİM”

    17 yıldır Türkiye’de yaşadıklarını, bu ülke insanını çok sevdikleri için Malta’da duramayıp Türkiye’ye döndüklerini anlatan acılı baba, başlarına gelen felaketi hiç beklemediklerini söyledi.

    Korkunç haberi telefonda aldığını söyleyen Andrea Minguzzi, “En hızlı şekilde hastaneye gittik ama vardığımızda oğlum komaya girmişti. Ben o bıçaklanma görüntülerini izleyemedim bile” dedi.

    “BUNU YAPANLAR ÇOCUK SAYILAMAZ”

    Yayın sırasında gözyaşlarına hâkim olamayan baba “Oğlumu kalbinden 5 kere bıçakladılar. Bunu yapanlar çocuk sayılmamalı, en ağır cezayı almalı” dedi.

    “AHMET HEPİMİZ İÇİN KURBAN OLDU”

    “Oğlumu hiçbir şey geri getirmeyecek ama onun için yapabileceğim ne varsa yapacağım” diyen baba, Mattia Ahmet’in Türkiye’de şiddete karşı bir sembol haline geldiğini söyledi ve göz yaşları içinde ekledi:

    “Benim oğlum melek oldu, hepimizin kurbanı oldu. Bizim beklediğimiz mucize gerçekleşmedi ama Türkiye bir mucizeyi gerçekleştirdi. İyi insanların varlığını bize gösterdi. Oğluma bu kadar sahip çıktığınız için teşekkür ediyorum.”

    Mattia Ahmet’in evlat acısıyla kahrolan annesi Yasemin Akıncılar canlı yayına telefonla bağlandı. Acılı annenin feryadı yine yürekleri yaktı.

    “YAŞAYAN BİR ÖLÜ GİBİYİM”

    Hastanede yaşam mücadelesi verdiği 2 hafta boyunca oğlunu hiç yalnız bırakmadığını, her gün yanına gidip ona pozitif enerji vermeye çalıştığını söyleyen anne, “Ne yaptıysam olmadı… Çok acı çekiyorum. Yaşayan bir ölü gibiyim ama adaleti sağlamak için ayakta durmaya çalışıyorum. Ahmet geri gelmeyecek ama ben başka çocuklar için mücadele etmeye devam edeceğim” dedi.

    “İÇERİDE ÖLMELERİNİ İSTİYORUM”

    “Katil katildir” diyen acılı anne, oğlunu katledenlerin çocuk indiriminden faydalanmaması gerektiğini, en ağır cezayı almalarını istediğini söyledi ve ekledi: “İçeride gün yüzü görmeden ölmelerini istiyorum.”

    “ÇOK MUTLUYDUK, PARAMPARÇA OLDUK”

    Konuşmakta çok zorlanan ve gözyaşlarına boğulan Yasemin Akıncılar’ın isyanı izleyen herkesin yüreğini burktu.

    “Ben gerçek bir melek dünyaya getirmişim. Onu daha çok sevebilmek için başka çocuk yapmadım. Oğlum bana ‘anne’ değil, ‘çiçeğim’ derdi. Biz üç kişilik çok mutlu bir aileydik. Paramparça olduk. Dayanılır gibi değil. Her gün mezarına gidiyorum. Sesimi sadece Türkiye değil, dünya duydu. Başka ailelerin başına böyle şeyler gelmesin”

  • Kaspi.kz’den Rabobank’ın Türkiye birimini alma hamlesi

    Kaspi.kz’den Rabobank’ın Türkiye birimini alma hamlesi

    Kaspi.kz, Rabobank’ın Türkiye’deki birimini almak için görüşüyor

    Bloomberg’e konuşan kaynaklar, Fintech milyarderi Vyacheslav Kim’in Kazakistan merkezli şirketi Kaspi.kz JSC’nin, Rabobank Group’un Türkiye birimini satın almak için görüşmeler yürüttüğünü söyledi.

    Görüşmelerin gizli olması nedeniyle isimlerinin açıklanmasını istemeyen kaynaklar, anlaşmanın henüz kesinleşmediğini ve olası bir anlaşmanın Türk düzenleyici kurumların onayına tabi olduğunu belirttiler.

    Rabobank Türkiye ve Kaspi.kz konu hakkında yorum yapmadı. Rabobank’ın Hollanda merkezi konuya ilişkin yorum taleplerine ilk aşamada yanıt vermedi.

    Görüşmeler, olumlu sonuçlanması halinde bu anlaşma, Ocak ayında e-ticaret platformu Hepsiburada’nın çoğunluk hissesini 1,13 milyar dolara satın almasının ardından Kaspi.kz’nin Türkiye’deki ikinci satın alması olacak.

    Kaspi.kz, bankacılık, ödemeler ve e-ticareti birleştiren “süper uygulama” modelinin ilgi göreceği beklentisiyle 85 milyon nüfuslu Türkiye’de fırsat arayışına girdi. Firmanın Kazakistan’ın 20 milyonluk nüfusu içinde 14 milyon kullanıcısı bulunuyor.

    Öte yandan Rabobank, güçlü olmadığı ülkelerdeki faaliyetlerini azaltıyor. Gıda ve tarım finansmanı konusunda uzmanlaşan Hollandalı kooperatif bankası, Avrupa portföyünü de elden geçiriyor.

    Rabobank’ın Türkiye’deki birimi Rabobank AŞ’nin 2024 yılı itibarıyla konsolide olmayan 52 milyon dolarlık varlığı bulunuyor.

  • Gazprombank muafiyetinde Türkiye uzatma istiyor

    Gazprombank muafiyetinde Türkiye uzatma istiyor

    Üst düzey yetkililerin Bloomberg’e verdiği bilgiye göre, ABD’nin, Türkiye’nin de doğal gaz ithalatında yaptığı ödemeler için kullandığı Gazprombank’a yönelik yaptırımında Türkiye’ye tanıdığı muafiyetin süresi bu ay doluyor. ABD ile yapılacak temasların ardından muafiyetin uzatılması hedefleniyor.

    Yetkililer, Türkiye’ye 20 Aralık’ta tanınan muafiyetin, 20 Mart itibarıyla sona ereceğini söylerken, sürenin uzatılmasının Türkiye açısından “zorunluluk” olduğunun altını çizdi. Bu kapsamda Hazine ve Maliye ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıkları konuyla ilgili çalışmalarını hızlandırdı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile bir telekonferans görüşmesi yapması planlanıyor. Şimşek’in görüşmede bu konuyla ilgili Türkiye’nin gerekçe ve taleplerini mevkidaşına anlatması bekleniyor.

    Bakanlıklar, Gazprombank yaptırım kararının ardından muafiyet için bir diplomasi trafiği yürütmüştü. ABD ile müzakereler devam ederken, Türkiye bir yandan da Rusya ile alternatif çözüm yolları konusunda görüşmeler yapmıştı. Kasım ayının sonunda Ankara’ya gelen Rus yetkililerle bakanlıklardan bürokratlar gündeme gelebilecek senaryoları ele almıştı.

    “Muafiyet tanınmazsa Türkiye’nin de yaptırımların hedefi olduğu anlamına gelir” diyen Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, müzakerelerin ardından Türkiye’ye muafiyet tanındığını Bloomberg’e yaptığı açıklamayla duyurmuştu.

    ABD, Rusya’nın gaz satışlarından elde ettiği geliri baskılamak için kasım ayında enerji ödemeleri için hayati bir kanal olan Gazprombank’a yaptırım uygulamış, ancak daha sonra büyük ithalatçılar Türkiye ve Macaristan’a muafiyet tanınmıştı.

    Hazine ve Maliye ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlıkları konuya ilişkin yorum yapmadı. ABD Hazine Bakanlığı’na yorum talebi için ilk aşamada ulaşılamadı.

    Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) verilerine dayanan Bloomberg hesaplamalarına

  • Yaşlı nüfus sayısı beş yılda yüzde 20,7 arttı

    Yaşlı nüfus sayısı beş yılda yüzde 20,7 arttı

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri Türkiye nüfus ve yaş yapısının hızla değiştiğini ortaya koydu.

    TÜİK’in ‘İstatistiklerle Yaşlılar, 2024’ raporuna göre, ülkede nüfus hızlı bir şekilde yaşlanırken, yaşılıların yalnızlaşaması ve bağımlılık oranı da aynı hızdan nasibini aldı.

    Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi iken son beş yılda yüzde 20,7 artarak 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında yüzde 9,1 iken, 2024 yılında yüzde 10,6’ya yükseldi. Yaşlı nüfusun 2024 yılında yüzde 44,6’sını erkek nüfus, yüzde 55,4’ünü kadın nüfus oluşturdu.

    Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13,5, 2040 yılında yüzde 17,9, 2060 yılında yüzde 27,0, 2080 yılında yüzde 33,4 ve 2100 yılında yüzde 33,6 olacağı öngörüldü.

    Doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan düşük senaryoya göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13,5, 2040 yılında yüzde 18,2, 2060 yılında yüzde 28,8, 2080 yılında yüzde 38,5 ve 2100 yılında yüzde 42,8 olacağı öngörüldü.

    Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi

    Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2019 yılında 32,4 iken 2024 yılında 34,4 oldu. Ortanca yaş 2024 yılında erkeklerde 33,7, kadınlarda 35,2 olarak gerçekleşti.

    Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre ortanca yaşın 2030 yılında 37,1, 2040 yılında 41,4, 2060 yılında 48,0, 2080 yılında 51,5 ve 2100 yılında 52,2 olacağı öngörüldü.

    Yaşlı nüfus da yaşlandı

    Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2019 yılında yaşlı nüfusun yüzde 62,8’inin 65-74 yaş grubunda, yüzde 28,2’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 9,1’inin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2024 yılında yüzde 63,4’ünün 65-74 yaş grubunda, yüzde 28,8’inin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 7,8’inin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

    Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10’nu geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesi. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

    Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazla.

    100 yaşlıdan 15’i bağımlı

    Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2019 yılında yüzde 13,4 iken bu oran 2024 yılında yüzde 15,5’e yükseldi.

    Nüfus projeksiyonlarının demografik göstergelerdeki mevcut yapının devam edeceğini varsayan ana senaryosuna göre yaşlı bağımlılık oranının 2030 yılında yüzde 19,5, 2040 yılında yüzde 26,5, 2060 yılında yüzde 45,5, 2080 yılında yüzde 61,9 ve 2100 yılında yüzde 61,6 olacağı öngörüldü.

    Türkiye yaşlılar liginde

    Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre 2024 yılı için dünya nüfusunun 8 milyar 161 milyon 972 bin 573 kişi, yaşlı nüfusun ise 833 milyon 480 bin 764 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 10,2’sini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 36,2 ile Monako, yüzde 29,8 ile Japonya ve yüzde 24,6 ile İtalya oldu. Türkiye, 194 ülke arasında 75. sırada yer aldı.

    Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2024 yılında yüzde 20,8 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 20,2 ile Kastamonu, yüzde 19,1 ile Giresun izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,7 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 4,3 ile Hakkari, yüzde 4,4 ile Şanlıurfa izledi.

    Bir birey 65 yaşına ulaştığında yaşaması beklenen ortalama ömür 17,4 yıl oldu

    Hayat Tabloları, 2021-2023 sonuçlarına göre doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 77,3 yıl, erkekler için 74,7 yıl ve kadınlar için 80,0 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşamakta olup, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,3 yıl oldu.

    Türkiye’de 65 yaşına ulaşan bir kişinin beklenen yaşam süresi ortalama 17,4 yıl oldu. Erkekler için bu sürenin 15,7 yıl, kadınlar için 19,0 yıl olduğu gözlendi. Diğer bir ifade ile 65 yaşına ulaşan kadınların erkeklerden ortalama 3,3 yıl daha fazla yaşayacağı tahmin edildi. Beklenen yaşam süresi 75 yaşında 10,5 yıl iken 85 yaşında 5,5 yıl oldu.

    Her dört evden birinde yaşlı var

    Türkiye’de 2024 yılında toplam 26 milyon 599 bin 261 haneden 6 milyon 726 bin 583’ünde yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 25,3’ünde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

    En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 726 bin 583 hanenin 1 milyon 750 bin 900’ünü tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,0’ını yaşlı kadınlar, yüzde 26,0’ını ise yaşlı erkekler oluşturdu.

    Eşi ölmüş yaşlı kadınlar eşi ölmüş yaşlı erkeklerin dört katı

    Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2024 yılında yüzde 1,4’ünün hiç evlenmemiş, yüzde 83,7’sinin resmi nikahla evli, yüzde 4,0’ının boşanmış, yüzde 10,8’inin eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun yüzde 2,8’inin hiç evlenmemiş, yüzde 46,9’unun resmi nikahla evli, yüzde 4,6’sının boşanmış, yüzde 45,7’sinin ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

    Her beş yaşlıdan biri dışlanma riski altında

    Yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerine göre 2024 yılında toplam nüfusun yüzde 29,3’ünün yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında iken yaşlı nüfus için bu oranın yüzde 23,3 olduğu görüldü.

    Yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olan yaşlı nüfus cinsiyete göre incelendiğinde, bu oranın yaşlı erkeklerde yüzde 22,3, yaşlı kadınlarda ise yüzde 24,2 olduğu görüldü.

    100 yaşlıdan 12’si çalışıyor

    İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2019 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için yüzde 53 iken 2023 yılında yüzde 53,3 oldu. Bu oran yaşlı nüfus için 2019 yılında yüzde 12 iken 2023 yılında yüzde 12,2 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran yaşlı erkek nüfusta 2023 yılında yüzde 20 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 6,1 oldu. Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2019 yılında yüzde 3,1 iken 2023 yılında yüzde 2,7 olduğu görüldü.

    Türkiye Yaşlı Profili Araştırması, 2023 sonuçlarına göre Lawton-Brody Enstrümental Günlük Yaşam Aktiviteleri Ölçeğinde yer alan bileşenler kapsamında yaşlıların günlük aktiviteleri yapabilme durumları incelendiğinde, yaşlıların yüzde 85,7’sinin telefon kullanabildiği, yüzde 55,1’inin alışverişini kendi yapabildiği, yüzde 61,1’inin yemeğini kendi hazırlayabildiği, yüzde 76,6’sının ev temizliği yapabildiği görüldü. Yaşlıların yüzde 72,8’inin çamaşır yıkayabildiği, yüzde 76,3’ünün yolculuk yapabildiği, yüzde 85,5’inin ilaçlarını kendi başına kullanabildiği, yüzde 74,0’ının parasal işlerini yapabildiği görüldü.

    Yaşlı erkekler alışverişte daha mahir

    Yaşlı erkeklerin yüzde 91,2’sinin telefon kullanabildiği, yüzde 71,7’sinin alışverişini kendi yapabildiği, yüzde 57’sinin yemeğini kendi hazırlayabildiği, yüzde 76,7’sinin ev temizliği yapabildiği görüldü. Yaşlı erkeklerin yüzde 68’sinin çamaşır yıkayabildiği, yüzde 86’sının yolculuk yapabildiği, yüzde 88,5’inin ilaçlarını kendi başına kullanabildiği, yüzde 87,5’inin parasal işlerini yapabildiği görüldü.

    Yaşlı kadınların yüzde 81,3’ünün telefon kullanabildiği, yüzde 41,7’sinin alışverişini kendi yapabildiği, yüzde 64,3’ünün yemeğini kendi hazırlayabildiği, yüzde 76,5’inin ev temizliği yapabildiği görüldü.Yaşlı kadınların yüzde 76,7’sinin çamaşır yıkayabildiği, yüzde 68,6’sının yolculuk yapabildiği, yüzde 83,3’ünün ilaçlarını kendi başına kullanabildiği, yüzde 63,2’sinin parasal işlerini yapabildiği görüldü.

  • Zurich Türkiye ve Alternatif Bank’tan stratejik işbirliği

    Zurich Türkiye ve Alternatif Bank’tan stratejik işbirliği

    Zurich Türkiye ve Alternatif Bank, müşterilerinin sigorta alanındaki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla uzun dönemli bir işbirliğine imza attıklarını duyurdu. Bu anlaşma ile Alternatif Bank’ın bireysel, ticari ve kurumsal müşterileri hayat, bireysel emeklilik, sağlık ve elementer sigortacılık alanlarında Zurich Sigorta Grubu Türkiye’nin yenilikçi ve müşteri odaklı ürün ve hizmetlerinden faydalanabilecek.

    Sürdürülebilir büyüme vizyonumuz ve tüm paydaşlarımıza değer katma misyonumuz doğrultusunda, yatırımlarımızı güçlü iş birlikleriyle ileriye taşımaya devam edeceğiz.

    Zurich Sigorta Grubu Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız Türkiye’ye yatırımlarını kararlılıkla sürdürdüklerini: “Türkiye’de uzun süredir çok başarılı ve karlı bir performansımız var. Türkiye’nin önde gelen uluslararası yatırımcılardan biriyiz. Son dönemde Mapfre Yaşam ve NN Hayat ve Emeklilik şirketlerini satın alarak hayat ve emeklilik alanına hızlı bir giriş yaptık. Yaptığımız yatırımlar Türkiye’nin geleceğine ve Türk ekonomisine duyduğumuz güvenin net bir göstergesi. Sürdürülebilir büyüme vizyonumuz ve tüm paydaşlarımıza değer katma misyonumuz doğrultusunda, yatırımlarımızı güçlü iş birlikleriyle ileriye taşımaya devam edeceğiz. Alternatif Bank ile kurduğumuz bu stratejik ortaklık sayesinde, müşterilerimize hayatlarının her aşamasında ihtiyaç duydukları yenilikçi ve güvenilir sigorta çözümlerini sunacağız. Alternatif Bank’ın müşteri odaklı yaklaşımı ve deneyimli liderliği ile bu iş birliğinin çok başarılı olacağına eminiz” şeklinde aktardı.

    Alternatif Bank Genel Müdürü Ozan Kırmızı ise yapılan işbirliğine dair şu görüşlerde bulundu: “Alternatif Bank olarak müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak ve katma değer yaratabilecek iş birliklerine önem veriyoruz. Zurich Türkiye ile kurduğumuz uzun soluklu iş birliğinde Zurich Sigorta Grubu’nun hem hayat dışı hem de hayat ve emeklilik branşlarında faaliyet göstermesi, müşterilerimizin sigorta alanındaki tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek mahiyette. Dijitalleşmeyi ve sürdürülebilirliği stratejimizin merkezine alarak müşterilerimize fayda sağlarken aynı zamanda dijital yetkinliklerimizi kullanmak, yaptığımız iş birliklerinin önemli başlıkları arasında yer alıyor. Bunun karşılığını aldığımız Zurich Türkiye ile bankasürans alanında güçlerimizi birleştirmekten memnuniyet duyuyoruz.”